Bu bölüm insanların bir yabancı dili öğrenirken takip etmeleri gereken dört temel ilkeyi özetlemektedir. Bunu takip eden bölümlerde bu prensiplerin her biri çok daha ayrıntılı ele alınmıştır. Bu bölüm, bu yüzden kitabın genel bir özeti mahiyetindedir.
İlke 1 → İhtiyaçlarınızın neler olduğuna karar verin ve sizin için en faydalı olanı öğrenin
İlke 2 → Öğrenmenizi dengeleyin
İlke 3 → Öğrenmeye yardımcı olan koşulları yerine getirin
İlke 4 → Motive kalın ve çok çalışın – Yapılması gerekenleri yapım
Bu kitapta anlatılan ilkelere uymak öğrenmeme yardımcı olacak mı?
Bu kitap size yardımcı olabilir; işte bazı olası nedenler.
Gittiğiniz dil kursu size doğru seviyede okuma ve dinleme yoluyla büyük miktarda girdi sağlamıyorsa, o zaman dili öğrenmek için çok önemli bir öğrenme fırsatı kaçırıyorsunuz demektir.
Çok genç yaşta yabancı dil öğrenenlerle yapılan araştırmalar, ders saatini arttırmaksızın ilginç ve anlaşılabilir yazılı girdi miktarını arttırarak, öğrencilerin aynı sayıda ders saati olan ancak çok daha az girdi sağlanan öğrencilere göre dil yeterlilik kazanımlarını neredeyse iki katına çıkardığını bulmuştur. Bu kazanımlar bir yıl sonra da korunmuştur.
Aynı şekilde, iki dilli kelime kartları kullanarak planlı öğrenme yapmıyor, fakat bunun yerine çeşitli kelime alıştırmalarıyla vakit geçiriyorsanız, muhtemeldir ki kolayca öğrenebileceğinizin yarısından daha az sayıda sözcük öğreneceksiniz.
Dil kursunuz zamanlı okuma gibi akıcılık geliştirme etkinliklerini içermiyorsa, o zaman toplamda yaklaşık üç saatlik okuma zamanının ölçüldüğü bir okuma kursuna katılmak, yabancı dilde okuma hızınızı en az %50 artıracak ve bazı durumlarda okuma hızınızı iki katına çıkaracaktır.
Yabancı dil öğrenmeyle ilgili birçok araştırma mevcuttur, ancak bu araştırmaların bulguları her zaman uygulamaya konmamaktadır. Bu araştırmalardan bazılarının bulgularının uygulanması, öğrenmede çok etkileyici artışlara neden olabilir.
İlke 1: İhtiyaçlarınızın neler olduğuna karar verin ve sizin için en faydalı olanı öğrenin
Bir dili neden öğrendiğiniz konusunda net bir fikriniz varsa, neyi nasıl öğreneceğinizi daha iyi seçebilirsiniz. Çoğu kişi bir dili konuşmak ister, ancak bazılarının hedefi o dilde okumaktır.
Eğer hali hazırda dil çalışıyorsanız, o zaman o dili ne kadar bildiğinizi görmek için kendinizi test edin.
Başka bir dili öğrenirken neyi ne kadar öğrenmeniz gerektiğine ilişkin bir fikir edinmeniz için, işte size İngilizceden bazı kelime dağarcığı bilgileri. Büyük olasılıkla Fransızca, İspanyolca, Hollandaca ve Almanca gibi Avrupa dilleri benzer kelime dağarcığı boyutları gerektirir. Diğer dillerin de benzer ölçülerde kelime dağarcığı gerektirmesi muhtemeldir ancak bu konu ile ilgili herhangi bir araştırma yoktur.
Resmiyet içermeyen samimi bir sohbette kullanılan sözcüklerin % 98’iyle veya bir filmde kullanılan sözcüklerin %98’iyle aşina olmak için yaklaşık 6.000 farklı kelime bilmelisiniz.
Bir roman veya gazetede kullanılan sözcüklerin % 98’iyle aşina olmak için yaklaşık 8000-9000 farklı kelime bilmeniz gerekir.
Bu çok sayıda kelime demektir ve ana dili konuşanlar, yaklaşık 20.000 farklı sözcükten oluşan kelime dağarcığına ulaşana kadar yılda yaklaşık 1.000 farklı kelime öğrenirler.
Bununla birlikte, ileride de göreceğimiz gibi, tüm kelimeler eşit şekilde yaratılmamıştır ve en gerekli kelimelerden oluşan 1.000 ila 2.000 arasında bir kelime dağarcığıyla yeterli sayılacak konuşmalar yapabilir ve çoğu işi halledebiliriz.
İlke 2: Öğrenmenizi dengeleyin
Öğrenmeyi dengelemek belki de en önemli ilkedir ancak uygulamada biraz beceri ve çaba gerektirir.
Dört unsur ilkesi, dengeli bir şekilde dil öğrenmek istiyorsanız, aşağıdaki alanlarda eşit miktarda zaman harcamanız gerektiğini söylüyor.
1 anlam odaklı girdi yoluyla öğrenme (dinleme ve okuma)
2 anlam odaklı çıktı yoluyla öğrenme (konuşma ve yazma)
3 dil odaklı öğrenme (telaffuz, kelime, dilbilgisi vb. çalışma)
4 akıcılık gelişimi (bildiklerinizi kullanmada ustalaşmak)
Bu dört unsur önemlidir ve kabaca eşit miktarda zamanı gerektirir. Bölüm 3 ila 6 arasında dengelemenin nasıl yapılacağını inceleyeceğiz.
Öğrenmekte olduğunuz dil ana dilinizden çok farklı bir ses sistemine sahipse, yabancı dilin ses sistemi planlı olarak öğrenilmeye değer. Bu, çıkarmanız gereken sesleri telaffuz etmekten daha fazlasını yapabilen bir öğretmen bulmanız anlamına gelir; öğretmenin size seslerin ağzınızda nasıl üretildiğini açıklaması gerekir.
Bir alternatif, bu çalışmayı kendinizin yapmasıdır. Bazı insanlar sesleri yardım almadan veya çalışmadan iyi bir şekilde öğrenebilirler, ancak seslerle ilgili zorluk çekiyorsanız, bir öğretmeninizin olması en iyisidir.
Hedefiniz sadece o dilde okumak ise, o zaman çıktıda harcayacağınız zaman (2. Unsur) daha fazla okuma girdisi olarak değiştirilebilir.
Aynı şekilde, amacınız dili konuşmak ise (özellikle de öğrenmekte olduğunuz dilin alfabesi zor ise), tüm girdi unsurlarınızın konuşma dilinden oluşmasını isteyebilirsiniz.
İlke 3: Öğrenmeye yardımcı olan koşulları yerine getirin
Bir dili öğrenmek, hem planlı hem de tesadüfi öğrenmeyi içerir ve bunların her ikisi de tekrar, hatırlama (geri çağırma), farklı metinlerde karşılaşmalar ve farklı kullanımlar, görsel kullanımı ve planlı çalışma koşullarını içerir. İyi öğrenme aynı zamanda öğrenmeyi daha da zorlaştıran dil karışmasından kaçınmayı da içerir. Bu koşulların üzerinde Bölüm 7’de daha ayrıntılı bir şekilde duracağız, ancak çok önemli oldukları için bu koşullardan kitap boyunca bahsedilmektedir.
Bir dili öğrenmek için en iyi yöntem var mı? Maalesef cevap hayır. Dil öğrenimi her türlü yöntemle gerçekleşebilir. En önemlisi, iyi öğrenme ilkelerinin uygulanmasıdır.
Dilbilgisi-çeviri, işitsel-sözlü, sessiz yöntem, telkin yöntemi, iletişimsel yaklaşım ve TPR (Tamamen Fiziksel Yanıt Yöntemi) gibi yöntemleri duymuş olabilirsiniz. Bunların hepsinin destekçileri ve eleştiricileri vardır.
Her yöntemin güçlü ve zayıf yönleri vardır ve bir yöntemin diğerine göre üstünlüğünü gösteren hiçbir araştırma yoktur. Gerekli olmamasına rağmen belirli bir yöntemi izlemek iyidir. Önemli olan, anlam odaklı girdi, anlam odaklı çıktı, dil odaklı öğrenme ve akıcılık geliştirme adlı dört unsur temelinde öğrenme fırsatları arasında dengenin olmasıdır.
Tekrar, hatırlama (geri çağırma), farklı metinlerde karşılaşmalar ve farklı kullanımlar, planlı çalışma ve derin bilgi işleme koşullarının oluşmasını içerir.
Öğrenilecek en gerekli öğelere en fazla ilgiyi göstermeniz ve sizin için doğru seviyede olan materyale erişmeniz gereklidir.
İlke 4: Motive kalın ve çok çalışın – Yapılması gerekenleri yapın
Birçok kişi bir dili öğrenmeye başlar ve sonra ne kadar çok çabanın gerekli olduğunu gördüklerinde bundan vazgeçer. Oysa genç ana dil konuşucularının kendi dillerini öğrenmeleri uzun yıllar alır ve o dili öğrenmek için çok isteklidirler.
Bir yabancı dili öğrenirken, çoğu kez az önce öğrendiklerinizi acil olarak kullanmanızı gerektirecek bir neden yoktur. Dil çevrenizde kullanıldığı zaman öğrenmek genellikle daha kolaydır.
Yabancı dil öğrenen bir kişi, ilerleme ve başarı göstergelerinin mevcut olduğu kısa vadeli hedefler belirlemelidir. Bu, yirmi yeni sözcüğü öğrenmek ya da telefona nasıl cevap vereceğini öğrenmek kadar basit olabilir. Kısa vadeli net hedeflere sahip olmak motivasyonu yüksek tutabilir. Bölüm 8’de motivasyon ve çok çalışmayı daha yakından inceleyeceğiz.
Birçok şeyi öğrenirken izlenilmesi gereken çok yararlı bir ilke, iş-için-harcanan-zaman ilkesidir.
Bu ilke, bir şeyler öğrenmek istiyorsanız, onu çok yapın der. Okumayı öğrenmek istiyorsanız, çok okuyun. Konuşmayı öğrenmek istiyorsanız, çok konuşun. Bu oldukça basit, miktar temelli bir ilkedir ancak işe yarar. Bir şey yapmak için ne kadar çok zaman harcarsanız, genellikle o şeyi o kadar iyi yaparsınız.
Bu ilkeyi eleştirmek kolaydır, çünkü nitelik yerine nicelik üzerine yoğunlaşmaktadır. Bununla birlikte, onu destekleyecek çok sayıda araştırma bulunmaktadır.
Bundan sonraki bölümde, neleri öğrenmeye ihtiyacınız olduğunu öğreneceğiz.
(Devam Edecek: Bölüm 2 İhtiyaçlarınızın neler olduğuna karar verin ve sizin için en faydalı olanı öğrenin)